Sesin Efendisi; ITRİ
SESİN EFENDİSİ; ITRİ “Hayat zavallı ruhumu acılarla öptü ve benden karşılığında şarkılar istedi.”
“Mucize”, “İsrafil’in yeryüzündeki gölgesi” deniyor ona. Ama o, bir sanatkar olarak türlü acılar içinde kayboluyor ve yeniden var oluyor. Aydınlık-karanlık, iyi-kötü arasında derin bunalımlara giriyor. Bir yandan da, yeryüzünün en güzel müziğini yapacağına yemin ediyor.
Saray onu keşfedince, iktidar oyunlarının, sahteliklerin içine yuvarlanıyor. Acılı ruhu yardım dileniyor. Sanatta yüceldikçe kibir denilen hisle tanışıyor. Ve kibir zaman içinde tüm varlığını ele geçiriyor. Yüce bir sanatkar olarak yapayalnız kalıyor.
İstanbul ve imparatorluk karmakarışık. Canlar alınıyor, haysiyetler satılıyor. Gizin içinde giz, oyunun içinde oyun var. Hain sanılan dost, dost sanılan hain çıkıyor. Entrikaların ortasında kalan ise zamanın müzik dehası Buhurizade Mustafa Itri.
Peki Itrî’nin kaderi bu muydu? Nereye sürükleniyordu? Bir kadını müziğinden daha çok sevebilecek miydi? Dostu Selim Girayhan mı, karısı Fasıla mı, yoksa müzik miydi onun gerçek aşkı? Tamburuyla mı avunacaktı, yoksa bahçesinde yetiştirdiği çeşit çeşit çiçeklerle mi?
“Kader tesadüflerle örülür ve sır tesadüftedir.”
Mine Sultan Ünver’in kaleminden, müziğin esaretinde ve özgürlüğünde bir arayış hikayesi…




Akşam Gazetesi
SİBEL ATEŞ YENGİN
sibel.ates@aksam.com.tr
“Sesin Efendisi: Itrî” romanında Türk Musikisinin dahi bestekârı Buhurizâde Mustafa Itrî Efendinin hikâyesini anlatan yazar Mine Sultan Ünver’le kitabını konuştuk. Çok sevilen tarihi romanlara imza attınız. Osmanlı dönemine ilginiz nereden kaynaklanıyor? Cumhuriyetimiz, Osmanlı mirası üzerine kuruldu, tarihsel anlamda en yakın dönemimiz. Dolayısıyla günümüzü anlamak ve aynı hatalara düşmemek adına iyi bilmemiz ve olumlu-olumsuz anlamda gerçekçi bir bakış açısıyla tanıyıp değerlendirmemiz gereken bir dönem.
Devam